Toplumsal kaos içinde hızla yalnızlaşan insan, sistematik olarak farkında olmadan bir 'son'a doğru ilerler. Aslında insan çok karmaşık bir yapıya sahiptir. Bu dünyaya yalnız gelir, fakat birey olarak yaşayamaz. Başka insanların varlığına ihtiyaç duyarak yaşantısını sürdürür. İnsan toplum içinde çok fazla kişiyle muhattap olmak zorunda olsa da, her zaman şişirilmiş egosunun tatminine ihtiyaç duyar. Bu ego toplumsal kaosun başladığı noktadır.
"Tiyatro Öteki Hayatlar" bir Pazar sabahı aynı apartmanın dört farklı dairesinde yaşanan ilginç öyküleri anlatmış sahnede. 'Nöbet Değişimi', 'Mükemmel Sevgili', 'Marie-Clarie', 'Kızım ve Gelinim' bu dört öykünün başlıkları.
Öncelikle son dönem toplumsal kaosu irdeleyen metinle işe başlamak istiyorum. Metni çok sağlam bulmadığımı baştan belirtmeliyim. Aynı apartmanda yaşanan bu kadar çarpıklık her halde toplumun ahlaki ve sosyal anlamda bittiği andır. Yaşadığımız hayat örgüsünde yüzde biri bile bulunmayan bu insan yaşantılarının aynı mekan içinde bulunuşu çok büyük tesadüf olsa gerek!
'Nöbet Değişimi' aynı sevgili ile hayat süren iki adamın traji komik(!) öyküncesini sahneye aktarıyor. Öyle ki sevgilinin paylaşımı, günlük bir kahvaltı masasının başında yapılan yemek merasimi kadar basite indirgenmiş. Ahlaki yozlaşmayı içine alan bu konu, güldürü ögesiyle izleyene aktarılınca, sanki çok normal bir hayata ufak tebessümlerle ortak olmuşuz izlenimi doğuyor. Metin baştan sona kötü! İçinde yer alan çekişmeler de bir o denli akıl mantık süzgeci dışında. Oyunda yer alan oyunculardan Volkan Durağanoğlu rolünü gayet güzel yapıyor. Ses tonu, vurgusu, mimikleri harika. Oyun içinde tek göze çarpan oyunculuğu sergiliyor. Öznur Özçelik rolünün verdiği nayhoş kadın tiplemesin de başarısız. Çok donuk ve de sessiz!
'Mükemmel Sevgili' oyunda dikkate değer tek metin olarak hissediliyor. Beraber yaşayan iki sevgilinin evine gelecek misafir, ilişkilerin ne açıdan samimiyet doğurduğunu anlatıyor. Zenginlik, ihtişam hırsına bürünmüş rolündeki başarısı ile Pelin Doğru'yu kutluyorum. Çok iyi karakter oyuncusu olma yolunda. Oyunu baştan sonuna dek tek başına sırtladı desem daha yerinde olur. Hasan Tahsin Hançer ve Mustafa Eren de oyunda ağırlığı hissedilen diğer oyuncular. Özellikle de son sahnedeki öpüşme anında Pelin Doğru'nun attığı çığlık hala kulaklarımda yankılanmakta. Oyunu kurtaran iyi bir bölüm olmuş.
'Marie-Clarie' oyunculukların göze battığı diğer bölüm. Adamın yaşayıp yaşamadığı tam olarak belli olmayan karısını aldatırken ki yaşadığı duyguları ön plana çıkaran oyun da teknik hatalar yoğunca yer tutmakta. En basit örneği, adamın karısının Fransız oluşundan olsa lazım, adam radyoyu her açtığında Fransız müziği yapan istasyonu buluyor. İstanbul'da radyo her çalışında Fransızca müzik yayını yapan kanala denk geliyor. Bu çokta inandırıcı olmamış. En azından radyo açıldığında belli süre kanal aranıp Fransızca müzik yapılan bir kanala ulaşılsaydı. Bayar Sayın neden oyun boyunca sessiz sessiz konuşuyor? Yüz ifadesi konuşma üslubu aynı aynı aynı. Değişiklik bir yana dursun, Ceyda Ulukaya'nın oyuna olan konsantresini bozuyor. Son sahnede adamın geri dönüp kadını masasına oturduğu sahnede, sahne kararmadan oyuncular rollerini bırakıyorlar. Aman dikkat!
'Kızım ve Gelinim' psikolojik çözümlemelerin bolca yer aldığı son bölüm. Anne sevgisizliği yüzünden lezbiyen bir ilişki yaşayan kızını ziyarete gelen anne, kızının sevgilisi bayanla aynı evde beraber olmak zorunda kalır belli süre. Pişmanlıklar, korkular, reddetmeler tam bu noktada duygusal manayla karışır. Anne rolünde Zeynep Seda Aksoy diğer iki genç oyuncuya yol gösterir durumda. Rolünü duygusal çağrışımlar kullanarak fazlasıyla yerine getiriyor. Deniz Hande Karaman'ın ve Gülçin Kaya'nın katetmesi gereken çok uzun yollar var. Zamanla ikisi de iyi birer oyuncu olacaklar.
Dekor, Kostüm, Reji hususunda çokta yanlış olmadığı kanaatindeyim. Değişen bölümler, arada verilen müzik gayet hoş. Sadece çekyata gözüm takıldı. Neden bir çift kişilik yatak değil de çekyat?...
Oyun başlama saatinden 15 dk geç başlaması, üstüne üstelik oyun başladıktan sonra ki sahne arkasındaki gülüşmeler konuşmalar tiyatronun genel persfektif kurallarına uymuyor. Özel tiyatroların elbette sorunları çok büyük, ama bu durumlar yaşadığımız sorunlarla pekte alakalı değil. Aksine tiyatronun araç olduğunu gösteren unsurlar. "Tiyatro Öteki Hayatlar" sağlam metinlerle çok güzel işler çıkaracak kapasiteye sahipler. Dilerim grubun beraberliği uzun yıllar sürer.
Yaşam KAYA